Radikal'den: "Bilgi edinme hakkının önündeki engeller kalkmalı"

R. BÜLENT TARHAN’ın makalesi: TCK’nın 258’inci maddesi başta olmak üzere, bilgi edinme hakkının önündeki tüm engellerin kaldırılması, halkın uygun araçlarla bilgilendirilmesi, yurttaşların da yasanın olanaklarını ihale, kredi, gümrükleme vergi vb. gibi olası yolsuzluk alanlarının aydınlatılması için de kullanması gerekir…

Hesap verebilirlik, katılımcılık, stratejik vizyon, cevap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, etkinlik ve eşitliğin yanı sıra, iyi yönetişimin unsurlarından biri, belki de en önemlisi saydamlıktır. Saydamlığı ve yönetimde açıklığı sağlamanın temel koşullarından biri, bilgiye erişim hakkının önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Eylül 2000 tarihli Birleşmiş Milletler 1000 Yıl Bildirgesi’nde ve Ekim 2000 tarihli Avrupa Temel Haklar Şartı’nda, belgelere ulaşma özgürlüğü ve devletin bilgi alma hakkını güvence altına alma ödevine özel vurgu yapılmaktadır.
Yine Birleşmiş Milletler Evrensel Bildirisi’nin 19. maddesi iletişim özgürlüğünü düzenlemektedir. Bilgi edinme hakkı alanı sınırlarının genişletilmesi; ‘gizlilik kültürü’nü istisna, açıklığı asıl kabul eden bir anlayışın egemen kılınmasıyla mümkün olabilir.

Yolsuzlukla mücadele

Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi’nin ‘Kamu Sektörü’ başlıklı 7’nci maddesinin 4’üncü fıkrasında da: “Her taraf devlet, iç hukukunun temel ilkelerine uygun olarak çıkarların çatışmasını önleyici, saydamlığı arttırıcı sistemleri kabul etmeye, korumaya ve güçlendirmeye çalışacaktır” denilmektedir.
Ülkemizde de bu hakkın kullanımına ilişkin usul ve esasları belirleyen 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çıkarılmış; bilgi edinme başvurusuyla ilgili yapılacak itirazlar üzerine anılan kanunda öngörülen sebeplere dayanılarak verilen kararları incelemek ve bilgi edinme hakkının kullanılmasına ilişkin kararları vermek üzere; Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu oluşturulmuştur. Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Esas Ve Usuller Hakkında Yönetmelik de bilgiye erişim yöntemlerini ve başvuru koşullarını oldukça ayrıntılı biçimde düzenlemektedir.
Buna karşın bilgi edinme hakkının kullanımı yönünden hâlâ ciddi sorunlar bulunmaktadır.
Bilgi edinme hakkı önündeki en önemli engellerden birisi; yeni Türk Ceza Kanunu’nun ‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ bölümünde yer alan, ‘Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması’ başlıklı 258’inci madde hükmüdür.

‘Devlet sırları’

5237 sayılı yasa, 326-339’uncu maddeler arasında ‘devlet sırlarına karşı işlenen suçlar’ı düzenlemektedir. Anılan bölümde yer alan düzenlemelerden ve madde gerekçelerinden anlaşılacağı üzere, ‘devlet sırrı’, ‘devletin güvenliğine ve iç ve dış siyasetine ilişkin bilgiler’le sınırlıdır. Oysa, bilgi edinme hakkı kapsamındaki potansiyel başvurular, ağırlıklı olarak ‘devlet sırrı’ tanımının kapsamı dışındaki bilgi alanlarına yönelik olacaktır. Kaldı ki; ‘devlet sırrı’ kapsamındaki bilgilerin teminini ve açıklanmasını yasaklayan 334, 335, 336 ve 337’nci maddeler, açıklanması yasaklanan ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgilere yönelik suçların işlenmesini, bu bilgilerin kanun ve düzenleyici işlemlerle belirlenmesi koşuluna bağlamaktadır. Dolayısıyla ‘devlet sırrı’ yönünden sübjektif takdirin kullanılması ya da takdir yetkisinin takdiri tasarruf biçiminde keyfi kullanımı en aza indirgenmiştir.
Buna karşılık, ‘Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar’ bölümünde yer alan, ‘Göreve İlişkin Sırrın Açıklanması’ başlıklı 258’inci madde hükmü, devletin ekonomik, kültürel ve benzeri çıkarlarına yönelik bilgiler de dahil olmak üzere, kamu görevlisinin, görevi nedeniyle öğrendiği veya edindiği her türlü bilgi ve belgenin gizliliğinin ihlali fiilini düzenlemektedir. Söz konusu düzenleme, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 229’uncu maddesinde yer alan düzenlemenin aynısı olup, sadece dili sadeleştirilmiştir.
Açıklık ilkesi
Öncelikle, ceza hukukunun ‘açıklık’ ilkesiyle çeliştiğini düşündüğümüz bu hükümde yer alan ‘gizli’ kavramı, bir başka yasama işlemiyle somutlaştırılmadıkça keyfi takdirlere açık olacaktır.
258’inci maddede yazılı suçun oluşumu yönünden -TCK’nın 336’ncı maddesinin aksine- gizli kalması gereken bilgi ve belgelerin ‘kanun veya düzenleyici işlemlerle belirlenmesi’ koşulu öngörülmemiştir. Bu durumda, amirin sübjektif takdirine bağlı olarak sözlü emirlerle ya da geçmişteki alışkanlıklara bağlı olarak belgelere gizlilik derecesi konulabilecektir. Bunun en önemli sakıncası, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nun işlemez hale getirilmesi olasılığıdır. Çünkü, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nda yer alan ‘gizlilik’le ilgili hükümlerin kamu görevlisi tarafından, katı yorumlanması halinde üzerinde ‘gizli’ kaşesi bulunan herhangi bir belgenin başvuranlara verilmemesi, sıkça söz konusu olabilecektir.
Bir başka eksiklik, yurttaşların Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’nda mevcut haklar yönünden yeterince bilgilendirilmemesi; yani bu konuda yaygın eğitim olanaklarının yeterince kullanılmamasıdır. Öyle ki; Bilgi Edinme Değerlendirme Kurulu’nun resmi bir internet sitesi dahi mevcut değildir. 2004 ve 2005 yıllarında kurumlara yapılan sırasıyla- 395 bin 557 ve 626 bin 789 başvuru sayısı dikkate alındığında bu alandaki yurttaşlık bilincinin oluştuğu yanılgısına düşülebilir; çünkü bu başvuruların neredeyse tamamına yakını, kişilerin kendisiyle ilgilidir. Oysa; yasada, talebin, başvuru sahibiyle ilgili ya da ilişkili olması şartı aranmadığından bu yasanın, saydamlığın artırılması, dolayısıyla ciddi bir yolsuzlukla mücadele enstrümanı olarak kullanılması mümkündür.
Öte yandan 2005 yılındaki toplam 626 bin 789 başvurudan 75 bin 946 başvurunun kısıtlamalar gerekçe gösterilerek kısmen ya da tamamen reddedilmiş olması; yani -toplam başvuru sayısı içindeki payı oransal olarak düşük olsa da- sayıca önemli bir başvuru kümesinin bilgi ve belgelere erişiminin kısmen ya da tamamen engellenmiş olması yasanın kapsamının da yeniden gözden geçirilmesini zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle, TCK’nın 258’nci maddesi başta olmak üzere bilgi edinme hakkı önündeki tüm engellerin kaldırılması; halkın uygun araçlarla bilgilendirilmesi; yurttaşların da yasanın olanaklarını; ihale, kredi, gümrükleme vergi vb. gibi olası yolsuzluk alanlarının aydınlatılması için de kullanması gerekmektedir.

Kaynak: http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=232947 15 Eylül 2007, Cumartesi